22 Mart 2014 Cumartesi

İnsan Nasıl Yönetilir?

İnsanın tetkik edebileceği en önemli konunun yine insan olduğuna dair bir önerme vardır. Belli açılardan doğru olduğunu düşünüyorum. Elbette bir fizikçi karanlık maddenin, bir matematikçi Reimann hipotezinin veya bir mühendis yapay zekanın daha ilginç olduğunu söyleyebilir. Hepimizin uğraştığı alanla ilgili ilginç bulduğu bir konu olsa da ortak noktamız insanlardır. Çevremizdeki insanlarla az ya da çok iletişim halindeyizdir, onlarla var oluruz, hayatımızı anlamlı hale getiririz.
İnsan yönetmek için yönetici olmak gerekmez. Aslında farkına varsak da varmasak da her bir iletişimimizde çevremizdeki insanları yönetir ve aynı zamanda yönetiliriz. Tabi ki kendimizi de yönetiriz. Hayatta mutlu olmak, başarı kazanmak, sevilmek ve sayılmak hepimizin ortak istekleridir. Bunun yolu insanı yönetebilmekten geçer, hem kendimizi, hem de çevremizi... Yönetmekle kastettiğim "ben söylerim sen de yaparsın"  türü bir yaklaşım değil. Hem kendimizin hem çevremizdeki insanların farkında olmayı, onlarla ilgilenmeyi ve tanımayı temel alan bir yönetimden bahsediyorum. Çıkış noktasını Sokrates'ın ünlü "Ey insan kendini tanı" sözü çok güzel özetliyor. Kendini tanıma aşamalarında ilerleyen bir insanın soracağı temel sorulardan birkaçı:

  • Ne yapmak istiyorum?
  • Yapmak istediklerimi nasıl gerçekleştirebilirim?
  • Nasıl bir hayat sürmek istiyorum?
  • Hayallerim neler?
Tüm insanların istekleri, hedefleri ve hayalleri vardır. Sadece kendimizinkilere odaklanırsak ve iletişim halinde olduğumuz diğer insanlarınkini görmezden gelirsek, gelip geçici başarılar elde etsek de kalıcı başarılara ulaşamayız, sevilmeyiz, sayılmayız. Tam da bu noktada insan yönetmenin bence en önemli ve basit formülü Casson'ın dile getirdiği gibi çözümü sağlar: İnsanların çıkarlarını ve isteklerini de anlayıp bunları da içine alan kendi amacımızı da gerçekleştirebileceğimiz bir işbirliği çerçevesi oluşturmak. Sizinle işbirliği yapanlar da kendi amaçlarının anlaşılıp dikkate alındığını görürlerse emin olun daha iyi ve motive çalışacaklardır. Ortaya çıkan faydanın herkesin işine yaraması ve paylaşılması sonraki işbirlikleri için de zemin hazırlayacaktır.
Sizinle çalışmaya mecbur, emriniz altındaki kişilerle bu işbirliği çerçevesini kurabilirseniz, hem sadık hem de çalışkan bir ekibiniz olacaktır. Eğer onlara önem vermez, anlamak için çaba harcamazsanız, ilk zorlukta sizi yalnız bırakacaklar, ilk fırsatta işten ayrılacaklardır. İnsanlara onlardan üstün ve zeki olduğunuzu hissettirmeye çalışmanız, ise  tabloyu daha da kötüleştirir. Böyle liderler kendinden kötü insanların içinde mutlu hisseder ve mükemmel olduğunu düşünür (ilgili makale: Mükemmeliyetçilik ve Liderlik).
Birçok yönetici kendisinden daha zeki veya becerikli çalışanları ekibinde istemez. Böyle çalışanlardan korkar, kendi konumuna tehdit olarak algılar. Zeki ve becerikli çalışanlar yerine kendisine iltifat eden ve denilenleri yapıp ötesini düşünmeyenlerle yoluna devam etmeyi yeğler. Bu şekilde sözünü geçirebileceği, yönetebileceği (!) bir ekip kumaya çalışır. Aslında bu ekip yöneticiyi sevmez mecburen katlanır, durumu idare eder ve ilk fırsatta da gemiyi terk eder.
İnsan yönetme sanatında başarılı olmuş kişiler kendilerinden daha zeki veya becerikli insanlardan korkmaz. Onlarla işbirliği yaparak birlikte daha iyiye gidebileceklerini bilir ve hedeflerine ve başarılarına da ortak ederler.
İster CEO olun (ilgili makale: Başarılı bir CEO olur muydunuz?), ister işçi hiç fark etmez,  insan yönetmeyi bilenler hep bir adım ileri giderler. Ünlü Fransız düşünür Pascal'ın dediği gibi insan her telinden ses çıkan bir saz gibidir, bu sazı çalmayı bilenler hem kendilerinden hem de başkalarından ahenkli müzikler çıkarıp mutlu olur ve mutlu ederler; bilmeyenler ise hem kendilerinin hem de başka başkalarının akortlarını bozar ve sonuçta mutsuz olup mutsuz ederler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder